VOLKAN APAYDIN - Biliyo bikaç bişiy...

Beyin yakan fikir adamı

Ayasofya Dinler Evi

Ayasofya, Cami statüsüne kavuştu. Hey maşallah???


"Çok şükür Ayasofya cami statüsüne kavuştu". Bu cümleyi kaç kez duydum bilmiyorum ama Türkiye'nin en elzem adımı bu muydu? Bu soruyu da kendime kaç kez sordum onu da bilmiyorum...



Milattan sonra 500 civarlarında inşa edildi. Katedral olarak yapıldı, İstanbul'un fethi ile camii oldu. 1935 yılında, tüm dünyanın ortak mirası olması sebebiyle müze statüsüne alındı. Taa ki 10 Temmuz 2020 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine kadar. Artık Ayasofya cami statüsünde. Hatta Ayasofya-i Kebi Camii diyelim. Hatta biraz da isminin üzerinde, post-modern müteahhit kafasında restorasyon yaparsak, Hacı Sofya ya da Hacı Sûfi Camii diyelim...

Şimdi #AyasofyaCamidir'ciler beni topa tutacak ama Ayasofya'nın birden çok vasfı var. Öncelikle kilise/katedral olarak inşa edilmiş olması, 1500 yıllık bir tarihinin olması, yapısının Bizans mimarisi özelliklerini taşıması ve günümüze kadar korunarak gelmiş olması önemli. Bununla beraber İstanbul'un fethi sonrası bir sembol olarak, "kılıç hakkı" olması sebebiyle cami yapılması hem dönemin Hristiyan tayfasındaki İslam karşıtlığı hem de İstanbul'da mutlak hakimiyet sebebiyle politik/stratejik bir adım atılması açısından önemli idi. Aradan yıllar geçti, haçlı birliği diye bir şey resmi olarak kalmadı.

Elbette bazı fikirleri değiştiremezsiniz ama bugün Hristiyanlar toplanalım Bizans topraklarını geri alalım şeklinde hareket etmiyor. Bu sebeple de, bir tehdit unsuru olmak yerine bir barış unsuru olarak, 1934-1935 yılında müze statüsüne alındı. Bu sebepledir ki İstanbul'u ziyaret eden birçok ziyaretçi, Ayasofya'ya uğramadan gitmez.

GERÇEKTEN DE BU ADIM GEREKLİ MİYDİ?

Peki Ayasofya'nın cami statüsü alması gerekli miydi? Bana sorarsanız gerekli değildi. Madem kararname ile cami ya da müze yapabiliyorsunuz; o zaman cami yapmak yerine bir kararname ile müşterek ibadete açın. Öyle ki, Ayasofya tüm dinler ibadethanesi olsun. Müslüman namaz kılsın, Hristiyan dua etsin, günah çıkarsın, Yahudi kendine göre ibadet etsin. Tabi semavi dinlerden bahsediyorum, kalkıp da Buddha tapınağı yap demiyorum.

Aç kardeşim herkese, herkes Allahın-Tanrının-Yehovanın evi olarak gelsin ibadetini de yapsın, duasını da etsin. Hem müze olarak da gezsin, bağış da yapsın. Bu bağışlarla, Diyanetten buraya bütçe ayırmak yerine Ayasofya güzelleştirilsin. Tamir, tadilat, restorasyon gerekliyse yapılsın. Çevresine güller, laleler ekilsin. Haftanın belli günlerinde İmam-Rahip-Haham toplu olarak fikir alışverişi yapsın, dosta düşmana İstanbul'un barışın başkenti olduğu gösterilsin. İlla başına diyanet başkanı, başrahip/peder ne bileyim üst sıfatlı birini koymana gerek yok. İhtilafları yine Diyanet işleri ile Kültür ve Turizm Bakanlığı beraber çözsün.

Kudüs'e gidemiyorsan, Kudüs'ü ülkende tüm dünyaya yaşat. İşte büyüklük, işte kutsiyet, işte süper güç böyle olunur. Yoksa yemişim Yunanistan'ı. Yunanistan bizi kınasa ne olur kınamasa ne olur, onlar etine buduna baksın. Kalkıp kimsenin Türkiye'nin iç işlerine müdahale edecek ne yetkisi var, ne dermanı.

Naçizane tavsiyem, Ayasofya gibi bir değerin "Dinler Evi" statüsüyle tüm dünyanın ziyaretine ve tüm semavi dinlerin ibadetine her daim açık olmasıdır. Barış ve dostluk bunu gerektirir...

1 yorum: