VOLKAN APAYDIN - Biliyo bikaç bişiy...

Beyin yakan fikir adamı

Baskı, mobbing, yıldırma ve tükenmişlik sendromu

Son günlerde değil son yıllarda etrafımda işverenlerin çoğunda benzer belirti ve kaygılar görüyorum. Mobbing ve "İbnesel Yönetim" biçimini kendi tecrübelerime, düşüncelerime, yaklaşımlarıma dayandırarak aşağıdaki yazıyı kaleme alıyorum. Bilimsel tez falan değildir, sakın bana gelip de şunu yanlış yapmışsın demeyim.

Neyse... Bu kaygılar genelde birkaç kola ayrılıyor:

1- Baskı uygulama:
Sat, yap, daha çok yap, yapmıyorsun, üç buçuk saniye geç kaldın, şöyle yaptın böyle ettin. Bir tane iş yapıyorsun, işin belli bir işleyişi var değil mi? Kafan rahat bıraksalar, dinlene dinlene yapacaksın. Zaten yaptığın işte kendini rahat hissedersen, kendi işin gibi güzel güzel yapacaksın. Yöneticilik sadece "hadi yap lan" demek, bağırıp fırça atmak, olumsuz eleştiride bulunmak, açığını arayıp bulduğunda bunun üzerinen laf sokmak, bir hatanı aylarca yüzüne vurmak değildir. Bu yöneticilik değil, baskıcılıktır. Hangi amına kodumun "şirket şöyle yönetilir" içerikli kitabından okuyorsanız okumayın bunu.

2- Mobbing (Uzun süreli orospu çocukluğu - rutin baskı):
Her türlü olumsuz davranış mobbing sayılmaz. Ayrıca "bullying" ile de karıştırılmamalıdır. Kelime ilk kez 1963 yılında Konrad Lorenz tarafından kullanılmış.  Mobbing "hayvanların savunma mekanizmaları" üzerine yapılan çalışmalarda "büyük bir hayvanın tehdidine karşı, daha küçük hayvan gruplarının gösterdiği tepki" olarak ilk kez ortaya çıkıyor. Mobbing'i "iş hayatında psikolojik şiddet" olarak değerlendiren ise Heinz Leymann. Mobbing’i, iş yaşamında düzenli, tekrar eden ve kasıtlı olan, çalışanın onurunu zedeleyici bir psikolojik terör davranışı olarak tanımlıyor Leymann.
Heinz Leymann’a (1990) göre, çalışanların maruz kaldığı istenmeyen davranışların mobbing olarak tanımlanabilmesi için, bu davranışların en az altı ay boyunca ve haftada en az bir kez tekrarlanması gerekmektedir.
İş yerinde patronunuz, yöneticiniz, diğer çalışanlar amcık amcık işler yapıyorsa; bu yapılan hareketler sizi maddi, manevi, psikolojik, fizyolojik olarak etkiliyorsa işte bu mobbingtir. Bunu düzenli, sürekli, günaşırı yapıyorsa; burada büyük sıkıntı doğar.

*Yönetici, senin bir title'ın olmasına rağmen, misafiri gelince senden çay getirmeni isteyebilir.
*Senin yapacağın bir işi "sen yapma, şu daha iyi yapıyor senin işini" diyerek itibarsızlaştırabilir.
*Toplantıya seni davet etmez, iş çıkışı herkesi toplar seni çağırmaz, odanı/masanı saçma bir yere taşıyabilir.
*Mini etek giy, sakal traşı olmuş olmana rağmen tekrar ol, sen şurada otur, makyaj yap çok donuksun vb gibi yavşak yavşak, iş hayatının kurallarının aslında dışında taleplerde bulunabilir.
*Bak sana abilik yapıyorum, sana iyilik yapıyorum, sana şunları verdim, senin için şunu yaptım vb tarzında "yapılmış olmasa da" yapılmış gibi görünen iyilikleri yüze vurma gerçekleşebilir. Bu son aşamadır. İyilik yap, yapma. Adamın ne başına kakıyorsun ikide bir? Sanki karını boşadın amk. Ben sana avans verdim diyorsun. E vereceksin piç, etik olarak böyle bir işleyiş var. Sözleşme yapıp "avans alamaz" demediysen, ihtiyacı olduğunda vereceksin. Avansı hibe vermiyorsun ki, maaşından çatır çatır kesiyorsun!

En genel anlamda mobbing, çalışanın maruz kaldığı istenmeyen davranışlardır. Bu istenmeyen davranışlar, işyerinde belirli kişileri hedef alan sistematik duygusal saldırı ve yıpratma hareketleridir. Çalışanda profesyonel itibar kaybına yol açan bu düşmanca eylemler ve saldırganlıklar (sözel, fiziksel, cinsel) mobbing olarak tanımlanabilir (Cornoiu ve Gyorgy, 2013). Mobbing, işyerindeki psikolojik taciz olup; çalışanı dedikodu, yıldırma, izolasyon ile onu aşağılayarak mesleki yetkinliğini tehdit eden bir olgudur. Mobbing, haksız yere suçlama, ima, kinaye, dedikodu yoluyla itibarı sarsma, küçük düşürme, taciz, duygusal istismar ve şiddet uygulayarak, bir kişiyi, işyerinin dışına çıkmaya zorlayan kötü niyetli davranışları kapsar (Tetik, 2010, s. 81) (Halkla İlişkiler Mesleği Bağlamında Mobbing Olgusu - Esra Nur Akpunar)

Bu belirtilenler dışında, birçok açıdan değerlendirilebilir.

3- Yıldırma:
Özellikle "sen yapamıyorsun, kimse vazgeçilmez değildir, sen yapmazsan şu yapar, buradan çıkarsan kimse sana iş vermez, buradan daha iyi nereyi bulacaksın, yapmazsan maaşından keserim" gibi olumsuz eleştiri bazlı bir ibnesel aktivitedir. Aslında Mobbing'in bir çeşidi ya da aracıdır diyebiliriz. Bunu Mobbing uygularken yapabilirsiniz ama bu aslında bittim okeye dönüyorum durumudur. Son aşama olarak yapılır. Özellikle çalışan istifa sunduğunda, hemen "buradan başka yerde sike sürmezler seni, sen malsın hayatta başarılı olamazsın, bak ben seni adam ettim, ağabeylik yaptım" gibi seni itibarsızlaştırma, gelecek planlarından vazgeçirme, kendine bağlama sistemi işleme koyulur. Sen benim işletmeme rest çektiysen, ben de senin ağzına sıçacağım demenin "işletme yönetimi" dilindeki uygulamasıdır. Bu saatten sonra geri dönüş yoktur. Ya istifanı vereceksin ya da sikile sikile çalışmaya devam edeceksin.

Nitekim mobbingin ucundan kıyısından gördüğüm gibi istifamı vermişimdir şimdiye kadar. İstifa ederken de -bir iki tanesi hariç- son aşamaya hiç gelmedi.m. Buradan çıkarsam ne mi yaparım? Pazarda don satarım, gene senin gibi bir yavşakla bu şartlarda çalışmam...

4- Tükenmişlik Sendromu
Ouuvvvvvv... Bunu yazamayacağım. Yaşayan çok tanıdığım var. Çok çok derinden yaşayan tanıdıklarım da var. Bunun yazılık bir durumu yok, artık birçok şey bitmiştir. Tek çözüm istifa etmek, gidip bir tatil beldesine yerleşmektir.

Hakkında uzun uzun makaleler yazılabilir. Doktorlar tedavi eder hale geldi. Saçlar dökülür, dökülmezse beyazlar. Her gün mutsuz olunur. Özellikle her gün işe geç kalınır. Uykudan verim alınmaz. Yaşama isteği kalmaz. Bunun için ünlü psikolog, sosyolog ve doktorların yazılarını okumanızı tavsiye ederim. Aslında tavsiye de etmem, okudukça "tükendim ben" tribine girmenize gerek yok.

Benim yazdığım işe geç kalma falan, sadece küçük belirtileri. Yani vücudunuzda yaralar çıkmaya başladıysa, gerçek anlamda bu sendrom sizi etkilemiştir. Onun dışında iş yorgunluğu, beyin/beden yorgunluğu başka bir durumdur. Hemen üç beş ayda tükenmez insan. O bende de var...

2 yorum: